Payda imtiyaz, paya tanınan üstün hakları ifade etmek için kullanılan bir kavramdır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“Kanun”) 478.maddesinde imtiyazın tanımı yapılmış ve imtiyazın kar payı, tasfiye payı, rüçhan ve oy hakkı gibi konularda, paya tanınan üstün bir hak veya kanunda öngörülmemiş yeni bir pay sahipliği hakkı olduğu belirtilmiştir.
Nitekim Kanun’un 478.maddesinin gerekçesinde de imtiyazlı pay kavramının ne anlama geldiği daha açık bir biçimde ifade edilerek imtiyazın adi paya nazaran tanınan üstün bir hak olduğu, imtiyazlı payların adi paylara kıyasla daha fazla pay sahipliği hakkı sağladığı belirtilmiştir.
Bir anonim şirkette birtakım paylara veya belirli bir pay grubuna imtiyaz sağlanabilmesi bazı koşulların yerine getirilmesi ile mümkündür. Anonim şirket esas sözleşmesinin içeriğini belirleyen Kanun’un 339.maddesinde belirli paylara tanınan imtiyazların mutlaka esas sözleşmede düzenlenmesi gerektiği öngörülmüştür. Bu bağlamda imtiyazlı payların oluşturulmasındaki öncelikli prensip, imtiyazın esas sözleşmede öngörülme zorunluluğudur. Keza Kanun’un 476.maddesi de bu temel prensibi desteklemekte ve ilk esas sözleşme ile veya esas sözleşme değiştirilerek bazı paylara imtiyaz tanınabileceğini öngörmektedir.
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 12.11.1992 tarih ve 1992/3211 Esas – 1992/10546 Karar sayılı ilamı ile bir pay senedine genel kurulun aldığı bir tavsiye kararı ile imtiyaz verilemeyeceği; imtiyazların yalnızca esas sözleşme ile öngörülebileceği şeklinde karar tesis edilmiştir. Yargıtay ilamının tarihinden de anlaşılacağı üzere, Kanun’dan önceki dönemde de temel prensip imtiyazın esas sözleşme ile düzenlenmesidir. Tekrar etmek gerekir ise, Kanun’un 339.maddesi gereğince ilk esas sözleşmede belirli paylara veya pay gruplarına imtiyaz verilmemiş olsa bile sonradan – Kanun’un 476.maddesi uyarınca – esas sözleşme değişikliği ile bu yapılabilir. Ancak, imtiyazlı payın daha sonradan esas sözleşme değişikliği ile oluşturulabilmesi için, Kanun’un 421.maddesi gereğince, genel kurulda sermayenin en az yüzde yetmiş beşini oluşturan pay sahiplerinin olumlu oyunun gerektiği unutulmamalıdır.Yukarıda da belirtildiği üzere payda imtiyaz, adi paylara kıyasla tanınan bir üstünlük olduğundan, imtiyazlı payların sağladığı hakların diğer payların sağladıklarından farklı ve üstün olması gerekmektedir. Uygulamada bazı anonim şirketlerin paylarını A, B ve C grubu paylar olarak ayırdıkları görülmektedir. Eğer bu şekilde gruplara ayrılan paylar arasında birbirlerine nazaran herhangi bir üstünlük veya farklılık yok ise, bir anonim şirketin paylarının sadece gruplara ayrılmış olması o paylar arasında bir imtiyaz olarak nitelenemez. Ancak, örneğin A grubuna 2 oy hakkı, B ve C gruplarına ise birer oy hakkı tanınmış ise, A grubu payların B ve C grubu paylara nazaran imtiyazlı pay olarak kabulü gerekecektir. Kanun, bir anonim şirketin ortaklık yapısının özelliğine göre bazı durumlarda imtiyaz uygulamasını yasaklamıştır. Şöyle ki; Kanun’un 478.maddesinin 4.paragrafında, sermayesinin yarısından fazlası tek başına veya birlikte; devlet, il özel idaresi, belediye ve diğer kamu tüzel kişileri, sendikalar, dernekler, vakıflar, kooperatifler ve bunların üst kuruluşlarına ait olan anonim şirketlerde ve bu şirketlerin aynı oranda sermaye payına sahip oldukları iştiraklerinde; bunların sahip oldukları paylara tesis edilebilecek imtiyazlar hariç olmak üzere, diğer paylara, belirli bir grup oluşturan pay sahiplerine, belirli pay gruplarına ve azlığa bu kanunda düzenlenen herhangi bir imtiyazın tesis edilemeyeceği düzenlenmiştir. Bir diğer ifade ile bir anonim şirkette, 478.maddenin dördüncü paragrafında sayılan tüzel kişiler sermayenin yarısından fazlasına sahip ise, ilgili tüzel kişilerin sahip olduğu paylara tanınabilecek imtiyazlar dışında diğer paylara herhangi bir imtiyaz tanınamayacaktır.
Kanun’un 478.maddesinden yola çıkarak uygulamada sıklıkla tesis edilen imtiyazların daha ziyade kar payında, tasfiye payında, oy hakkında ve yönetim kurulunda temsil konusunda olduğunu söylememiz mümkündür.